Turk Gencine Hayat Kebap…

Sevgili Okuyucularim,

Hemen de havaya girdim! Sizlerden gelen olumlu tepkiler sayesinde tabii… Sagolun, varolun!

Bir kac gundur yazmayi ihmal ettigimin farkindayim. Ama su is-guc olayi cok vaktimi aliyor, inanir misiniz? Allahtan ders vermeyi, ogrencilerle ugrasmayi seviyorum. Yoksa cekilecek dert degil… Turk ogrenciler gibi degil bunlar. Bazen oyle bahanelerle geliyorlar ki; ne diyecegimi sasiriyorum. Gecenlerde bir tanesi; “hocam, garaj kapimi acamadim, o yuzden dersi kacirdim” dedi. (Amerika’li ogrenci “hocam” diyor tabii!?!) Aslinda Amerika’da universite hocasi olmak bu yuzden Turkiye’dekinin tadini vermiyor. “Hocam, hocam” diye etrafinda fir dolasan ogrenciler olmadiktan sonra, neyleyim ben bu unvani… Bir “daktir Turel” ayni samimiyeti verebilir mi?

Ama isin sirri sadece “hocam”da degil tabii… Turkiye’de profesor olmanin bir havasi var. Burda ise hava civa… Amerika’ya ilk geldigimde bir profesore evrak islerimle ilgili bir soru sormustum, kadin benimle alt kata kadar gelip, evraklarimin fotokopisini cekti. Sastim, kaldim. Turkiye’de bir profesore “hocam sunun bi fotokopisini ceksene” dedigimi dusunemiyorum. Hocanin ofisine girebilirsen iyi… Simdiye kadar Turkiye’de bir seyler degisti mi bilmiyorum ama benim zamanimda oyleydi en azindan.

Fulbright bursuyla Amerika’ya gelen Turk ogrencilere verilen bir oryantasyon paketi var. Icinde “Amerika’ya gelen her Turk’un bilmesi gerekenler” diye bir liste yapmislar. Orada Turkiye’de yasamis Amerika’li bir ogrenci, Turklerin ilginc bulacagini dusundugu seyleri saymis. Maddelerden birinde diyor ki: “Amerika’da profesorlere tapmaniz gerekmiyor.” Iste bu yuzden havaya giremiyorum ben, galiba… Burda tapmak ne kelime, bir bize not vermedikleri kaliyor cocuklarin. Hatta o da kalmiyor. Sene sonunda yaptiklari degerlendirme anketleri docentlik, profesorluk almada oldukca etkili… O yuzden, sene sonunda anketleri ogrencilere dagittiktan sonra diyorum ki: “kariyerimi bitirmek isterseniz, iste size firsat”… Allahtan iyi seyler yaziyor cocuklar da isten atilmiyorum. Eksik olmasinlar. Yemek ismarliyorum hepsine sonra… (Saka tabii, o kadar da degil…)

Butun bunlara ragmen, yine de Turk gencligi cok sansli… Neden mi? Cunku burada baba parasi diye bir kavram yok. Cogu zaman baba da yok zaten… Gercek babasinin kim oldugunu bile bilmeyen cok insan tanidim su Amerika’da… Biraz da bu yuzden 18 yasina gelen her gencin yavas yavas kendi evine cikip, kendi hayatini kurmasi icin mahalle baskisi basliyor. Ayrica burada devlet universitelerinin bile harclari ucuk… Cok zengin bir aile degilse -ki cogu Amerikali zengin degil- cocuguna universite okusun diye $30.000-$40.000 verebilecek durumda degil kimse… Cocuklar SAT, ACT gibi OSS’ye benzer sinavlarda cok yuksek puanlar alip, burs bulabildiyse ne mutlu… Bulamadiysa universite okuyabilmek icin binlerce dolar kredi borcunun altina girmek zorundalar. O kredileri de ode ode bitmiyor. Bu yuzden cogu okumuyor. Okuyanlar da gece gunduz calisiyor. Butun ogrencilerimin en az iki part-time isi var. Hafta sonlari magazalarda tezgahtarlik, restaurantlarda garsonluk, hafta ici ders aralarinda okulun kutuphanesinde ya da bir bolumde sekreterlik, vs… Nefes alacak vakitleri yok yani… E tabii, okul masraflari, ev kirasi, faturalar, derken, aldiklari para, $30.000 dolarlik kredi borcunun yaninda devede kulak… Bu yuzden Amerikalilarin cogu daha borclarini odeyemeden oluyor ve butun borc evlatlarina kaliyor. Yani dunyaya yeni gelen cocugun bile, gunahi yok ama borcu var.

Gecen sene bir ogrencim babasini kaybetti. Ben acaba kendini toparladi mi diye merak ederken, yakin bir arkadasi, “hic merak etmeyin” dedi. “Babasi o kadar borc birakmis ki, oldugune uzulmeye pek firsati olmadi.”

Iste bu yuzden diyorum. Turk gencine hayat kebap! Kiymetini bilin!

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *