Ingilizce Bilmek Ya Da Bilmemek

Jessica’yi Turkiye’deki hemsolarimla tanistirdim demistim ya… Elazig insaniyla Amerika’lilari tanistirmaya korkuyorum aslinda. Turk insani bir yabanciya Turkce ogretecegi zaman ilk kufur ogretir; bizimkiler Elazig sivesi ogretiyor. “Jessica, in Turkish ‘yes’ means ‘he’…”  Yahu, kizcagizin kafasini karistirmayin diyorum ama dinletemiyorum. Hayir, kendileri de boyle konustugundan degil… Hem muziplik olsun, hem de herkesi tam bir Turk yapalim maksat… Isin kotusu, hepsi cok iyi Ingilizce konusuyor. Bu yuzden Amerikalilari bes dakika yanlarinda birakmaya gelmiyor. Sonra arkadasim Polly’ye “do you want some tea?” diye soruyorum, “yoh yoh” diyor. Zavalli Jessica Konya’daki pazarciya; “how much is this mozik?” diye sormus. Kizcagiz iki kelime Turkce ogrendi, onu da niye kimse anlamiyor, anlayamiyor tabii (mozik: topac).

Aslinda biz herkesi standardize etmeye cok merakliyiz. Tek tip insan yetistirmek Turk milleti olarak hepimizin kaninda var. Zaten butun politik ayriliklar da bu yuzden cikiyor. Illa herkesi kendimize benzetmemiz, bir kategoriye sokabilmemiz lazim… “Jessica, bundan sonra senin adin Sefika olsun” demis bizimkiler…

Biz boyleyiz ya, Amerika’lilar da boyle saniyorlar Turkiye’de… Amerika’da yasayan herkesin Amerikalilastirildigini dusunenler var. Oysa, Amerika’da tek tip insan degil, tam tersine “diversity” dedikleri “cok cesitlilik” makbul… Universitelerde bayan sayisi azsa, bayanlar icin ek kontenjan var, zenci sayisi azsa zenciler icin… Ne kadar farkli kulturden, farkli dinden, farkli milletten insan, o kadar iyi… En azindan kagit ustunde boyle… (Irkcilik hala ciddi bir problem o ayri tabii…)

Turkiye’ye her gittigimde, mezunu oldugum Elazig Anadolu Lisesi’nin hepsi birbirinden degerli hocalarini ziyaret ederim. Bir gidisimde, eski Ingilizce ogretmenim, beni cocuklarla Ingilizce konusmam icin dersine goturdu. Bir onceki ders sinifa “Amerika’dan ogrencim gelecek” demis. Cocuklar da Amerika’dan gelecegimi duymus ya, heyecanla bekliyorlar. Amerikalilastirilmis oldugumdan da cok eminler… Kuzenim de tesaduf o sinifta… O anlattigi icin biliyorum. Cocuklar beni oyle bir hayal etmisler ki; Brittney Spears’la, Jennifer Lopez arasi bir sey bekliyorlar. Sinifa girdim, herkesin yuzunde tam bir hayal kirikligi… Ogrencilerden biri yanindakine “ne umduuuk, ne bulduk” dedi. Uzulsem mi, sevinsem mi…

Anadolu Lisesi demisken, Turkiye’de ozel okul olmamasina ragmen cok iyi Ingilizce egitimi veren tek kurumdu Anadolu Liseleri… Dort yila indirip, okulu kusa cevirmis olmalari hala icimde derin bir yaradir. Ingilizceyi yogun bir sekilde ogretmeye altinci sinifta baslamakla, universite sinav stresinin basladigi lise caginda baslamak arasinda daglar kadar fark var. Bu sistem Turkiye’de Ingilizce egitiminin sonunu getirdi.

Amerika’ya gelen yabanci ogrencilerin arasinda Ingilizce’yi hem telaffuz acisindan, hem de gramer acisindan en kotu kullananlar Cin’liler… Artik, onlardan hemen sonra Turk’ler geliyor. Hindistan, Pakistan, Misir gibi Ingiliz somurgesi olmus ulkelerden gelen ogrenciler, ulkelerinde Ingilizce ikinci bir dil gibi oldugundan, Turk ogrencilerden cok daha iyi konusuyor ve anlamada da daha iyiler… Tabii Turkiye’de “hello, I love you” demeyi bilen, CV’sine Ingilizce biliyorum yazdigi icin, kim Ingilizce biliyor, kim bilmiyor ancak buraya gelince belli oluyor. Gecenlerde, Amerika’daki eski profesorlerimden biri, doktoraya gelen yeni Turk ogrencilerin Ingilizcelerinin Cin’lilerden bile beter oldugundan sikayet etti. Anlamakta da zorlaniyormus, anlatmakta da… Ne uzucu…

Ingilizcesini ilerletmek isteyen genclige en buyuk tavsiyem; Fringe, Lost, Flash Forward, Lie To Me, The Big Bang Theory gibi Amerikan dizilerine merakliysaniz, oturup bunlari Ingilizce olarak ve Ingilizce alt yaziyla izleyin. Merakli degilseniz de izleyin. Turk dizileri izleyip, iki gozu iki cesme aglamaktan iyidir. Hem psikolojiniz duzelir, hem Ingilizceniz…

 

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *