Amerika’ya Gelecek Turkler Icin Oryantasyon

Amerika’li bir arkadasim kilisesinin bir programiyla Cin’e gitti. Gitmeden once bir oryantasyon programina aldilar. Cin’de nasil davranmalari gerekir, neler hos karsilanmaz, neler ayiptir, neler degildir, vs… Amerika’da her isin bir oryantasyonu var. Lonk diye atmiyorlar seni hic bir ise… Aslinda cok guzel bir adet… Ben, asistan olarak ilk defa ders vermeye baslayacagimda da “teaching orientation”a gitmem gerekmisti. Amerika’li ogrencilerle neleri konusabilirsin, neleri konusamazsin, ogrencilerle iliskilerin nasil olmali… Mesela bir hocanin kendisinden ders alan bir ogrenciyle cikmasi yasak. Bir ogrencinin sinav notunu baska bir ogrenciye gosteremezsin. Ya da 18 yasini gecmis bir ogrencinin annesi, babasi arayip notlarini sorarsa, cocuk yazili bir belgeyle buna izin vermedigi surece, anne-babasina bilgi vermen yasak. Mahkemelik olabilirsin bu yuzden… Bu Turk kafasiyla oryantasyona girmeden derse girsen, mahkemelik bir vukuat cikarman garanti…

Turkiye’den Amerika’ya gelen Turk’lerin cogu icinse boyle bir oryantasyon sistemi yok maalesef. Amerika’ya ilk gelisleri saldim cayira, mevlam kayira seklinde… Burada ne ayiptir, ne degildir, kimse bilmiyor. Bu yuzden Amerika’ya yasamaya ya da okumaya gelecek olan Turkler icin bir oryantasyon paketi hazirlamayi dusunuyorum.

Mesela Amerika’da birine “biraz kilo almissin sanki” demek, dunyanin en ayip seyi… Hic hos karsilanmiyor. Halbuki bizde “kilo almissin” ne ki…  “Duba gibi olmussun olum, bu ne hal lan” demezlerse dua et. Ama Amerikalilar hassas millet… Bir arkadasa “Yav, Josh, kellesmissin olum iyice” dedim, bi aglamadigi kaldi. Ustelik bunu Ingilizce cok daha kibarca soylemistim. Herseye bozuluyor bu Amerikan milleti… Halbuki gozunu sevdigimin Turk insani oyle mi? Turkiye’deyken bir arkadasimla kisa film cekmek icin erkek oyuncu ariyorduk. Arkadasimin kocasi “ben oynarim” dedi. Arkadasim da, ben de patavatsiz yay burcu insanlariyiz. “Filmde oynatacaz, bize yakisikli biri lazim” dedik. Cocuk bozulmayi birak, bi de “tamam, buluruz” dedi, umursamadi bile… Bir de bunu bir Amerikan erkegine soyle… 10 sene psikolojik yardim alsa, toparlayamaz bir daha… Turk erkeklerinin bir iyi yani varsa, o da budur iste… Hassasiyet sifir oldugu icin, boyle laflar viz geliyor, tiris gidiyor.

Turklerin oryente olmasi gereken baska onemli bir mevzu da, her seyin suyunu cikarmamak… Bizim oyle bir yapimiz var cunku… Mesela, Amerika’da Mc Donalds, Burger King gibi fast food zincirleri sinirsiz icecek veriyor. Diyelim hamburgerinizi yerken kolaniz bitti, Burger King’in plastik bardagi elinizde oldugu surece gidip patlayana kadar tekrar doldurabiliyorsunuz. Hatta restorandan cikarken de doldurup cikabilirsiniz. Gel gelelim, Turk insani icin bu “gel de beni istismar et” diye acik davet… Dunya tatlisi bir Turk arkadasim, Chick Fil’A’nin plastik bardagini cani gibi koruyup, her sabah ayni bardakla gidip bedava kahve doldururdu mesela… Iste benim “Turk’sun di mi” dedigim anlar bunlar…

Bir baska onemli husus; Amerika’lilarin yaninda ne okuduguna dikkat etmek. Bir keresinde, internette dolasirken, ev arkadasim “ne okuyorsun sen oyle” diye sordu. Aslinda arkadasin yuz ifadesini goz onune alarak, tam Turkce’ye “o ne la, porno sitesi falan mi” diye cevirmek daha dogru olur. Halbuki Hurriyet gazetesi okuyorum. Gel de acikla Amerika’liya, bunun gazete oldugunu… Burada gazeteler, degil bikinili kadin resmi, renkli resim bile icermiyor cogu zaman. Gerci bizimki gibi olsa kesin daha cok insan gazete okur. Ama gazeteyi haber kaynagi olarak hic kimse ciddiye almaz tabii… Amerika’da bu anlamda profesyonellik cok onemli. Bizde hersey okey. Artik Turkiye’ye geldigimde gunduz coluk cocugun televizyon izledigi saatlerde yayinlanan programlarla bile kultur soku yasiyorum. Amerika’da bu saatlerde yapilan yayinlara, Turkiye’den daha cok dikkat ediliyor sanki.  DVD’lerin uzerinde bile kac yasinda cocuklarin izleyebilecegi bir film oldugu kodlarla belirtiliyor. G, PG, PG13, R, vs. seklinde… Bizde rating yukseltecek her sey mubah… Toy Story izleyecek yastaki cocuga Kurtlar Vadisi izletiyoruz, sonra meydan birbirini vurup kirandan gecilmiyor.

Oryantasyon bakimindan baska onemli bir husus; Amerika’lilarin her lafini bir Turk gibi algilamamak. Mesela size “come over some time” (bize de gel bir ara) diyen bir Amerikaliyla karsilasinca, “ziyarete icabet etmek lazim, hoppaa, gidelim” diye atlamayin hemen. Amerikalilar bu tur seyleri sadece kibarlik olsun diye soyler, genellikle ciddi degillerdir. Ciddi olup olmadiklarini su sifrelerden anliyoruz. Mesela; “iki ay sonra ayin 25inde aksam 6’da bize gel” derse ciddi… “Come over some time” derse laf olsun, torba dolsun. Bizim gibi her gordugu sakalliya dedem diye sarilan, yeni tanistigi turisti bile eve yemege davet eden Turk insani icin anlamasi zor tabii ama bilmekte fayda var.

Hazir tarih verme isine girmisken; Amerika’lilar gercekten 2 ay sonrasina bulusma plani yapabiliyorlar. Biz birakin 2 ay sonrasini, “yarin bulusalim mi” desen, “yarin olsun bakalim, kismet” diyoruz. “Olmezsek, insallah”… E, hakliyiz da… Turkiye’de nerede ne olacagi belli olmaz. Duz yolda yururken kafana saksi dusebilir, cam silerken dorduncu kattan asagi dusebilirsin… Burada boyle heyecanli atraksiyonlar olmadigi icin, insanlar randevularini takvimine not ediyor. Ben de ilk baslarda herkese “ok” diyip, sonra hepsini unutuyordum. Artik randevu defteri tutuyorum. Aslinda bana cok ters bu defter isi… Tamam artik unutmuyorum, on kisiye ayni saatte bulusma sozu vermiyorum ama bu sefer de iptal ettiklerimi takvimden silmiyorum. Daha dun, iptal ettigim doktor randevusuna gittim. “Sizin randevuyu 25ine almistik”, dedi kadin. E, randevuyu alti ay once alinca, hatirlamiyor insan tabii.

Turklerin oryente olmasi gereken bir konu daha: Size bir sey ikram edildigi zaman, hemen atlayin. Hadi bi iki israr etmesini bekleyeyim derseniz, daha cok beklersiniz. Amerika’lilarda teklif var, israr yok. Aslinda teklif de yok cogu zaman ama israr kesin yok.

Turkiye’den okumaya gelenler icin bir onemli hususu da su ornekle anlatayim. Turkiye’de yapabildiginiz, fakat Amerika’da yapmamaniz gereken seylerin ne oldugunu bu hikayeden siz cikarin artik… Bulundugum universitede gazetecilik okuyan Jessica, gecen yil ogrenci degisimi programiyla Turkiye’ye gitti. Aslinda bizim universitenin ogrenci degisimi programinda Turkiye pek populer degil. Herkes Ingiltere’ye, Fransa’ya ya da adini Turkiye’den daha cok duydugu egzotik ulkelerden birine gitmek istiyor. Ben de bolumumuzun her yil duzenlenen “Diversity Day” organizasyonuna Jessica’yi konusmaci olarak cagirdim. Turkiye ile ilgili deneyimlerini anlatmasini istedim.

Jessica, Turkiye’yi temsil ederken…

Sagolsun, beni kirmadi, bir kac hafta once Turkiye’yi anlatan bir sunum yapti. Istanbul’da gecirdigi zaman, 16 yasindan beri ilk kez part-time calismak zorunda kalmadigi ilk alti ayiymis. Bu yuzden zamanini dolu dolu gecirmis. Ben de onu oradaki insan-canlisi hemsolarima emanet ettigim icin, Turkiye’yi daha bi yakindan tanidi. Tabii ki, ove ove bitiremedi. Ama ovgu mu, yergi mi anlayamadim; bir ara Turkiye’de herkesin ne kadar “laid back” oldugundan soz etti. Bunun Turkce’de tam karsiligi olmasa da “lakayd, rahat, sorumsuz” gibi bir anlami var. Aynen soyle anlatti Jessica: “Turkiye’de insanlar cok rahat. Hayat cok yavas ilerliyor. Cay icmeye, kahvaltiya ya da aksam yemegine gidip, saatlerce oturup muhabbet edebiliyorlar. Mesela Turkiye’deki universitede saat 1:00’de baslayacak olan ilk dersime 1’e 10 kala gittim, kimsecikler yoktu. 1:05’de bir kac kisi geldi, bes dakika durup ciktilar. Sonra bir iki kisi daha geldi. 20 dakika sonra nihayet hoca geldi. Biraz sonra bir kac kisi daha girdi sinifa…  Ders yine baslamadi. Hoca “canim cay istiyor, cay isteyen var mi… oglum git surdan 5 cay al da gel” diye ogrenciye para verip, kantine yolladi.”

Sunumu dinleyen butun Amerikali ogrenciler, simdi Turkiye’ye gitmek istiyor.

 

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *